Sevgi uçurur mu gerçekten insanı. Yoksa bir sarhoşluk hali midir yaşanan? Hani içmeden sarhoş olmak derler ya öyle işte. Hikayelerde yer aldığı gibi hiçbir şeyi gözü görmez mi sevenin? Yalanı, ihaneti, aldatılışı... Yoksa tamamen bir oyun mudur? Üç perdeden bir tiyatro oyunu.
O'nunla tanışma ve ona ısınma evresi midir ilk perde? Aslında tam da budur. Bir ısınma evresi... Yalana, ihanete ve aldatılışa ısınma evresi. Ve sıra ikinci perdenin başlamasına gelir. Artık olanlar olmuş ve uçmuş mudur o ısınan iki kişi? Yoksa gene bir aldanma mıdır? Oyunun en belirsiz bölümüdür ikinci. Bazen kısa sürer, bazense uzun. Bazen çok sakin ve huzurlu geçer, bazense fırtınalı bir deniz misali hırçın ve öfkeli. Kısa, uzun, sakin veya hırçın fark etmez. Muhakkak geleceği bir nokta vardır ki Son'dur o. Yani üçüncü perdenin ta kendisi. Elinden geleni hatta bazen elinden gelenin de fazlasını yapsan da ı ıhh nafile. Değiştiremezsin olanları hiçbir şekilde.
Eğer ki oyunun bu üç perdeden oluşuyor ve sonunda o acının tadını alabiliyorsan kötü ama ne mutlu sana. Kendi varlığına kanat takmışsındır ve uçmuşsundur. Farklı diyarları, farklı tatları tatmışsındır. Kanadın kırılana kadar.
İbiş'in de dediği gibi "Dert itmeee... Uçuyo len onlaa. Bize de bi ganad bulunu helbettee..."*
Bize de bi ganad bulunması dileğiyle...
*İbiş'in Rüyası adlı eserden alıntıdır.
0 Yorumlar